Okunan her kitap, aklın ve gözlerin rengini değiştirir. Linki verilen "Gökyüzü Kitapevi" sizler için hazırlanmıştır.
Şu an üç farklı seri yazım devam etmektedir. Okumanızı öneririm.
Bilim ve Teknoloji alanındaki gelişmelerden haberler... İşinize yarar :)
İslam'ı bilmeden savunmayın. Okuyun, anlayın benimseyin ve sonra savunun.
"Onur" ile "Çağlar" arasında geçen edebi sohbetleri içermektedir.
Belli alanlarda isim yapmış insanlarla mini "polemik" yapmaktayım. Paylaşımlarınızı ve katkılarınızı bekliyorum.
Değişik konularda mizah içerikli paylaşımlar yapmaktayım. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın :)
Home »
Makale-2006
» Namaz İndirimleri ve Aklıma Takılan On Soru
Namaz İndirimleri ve Aklıma Takılan On Soru
Gönderen : Onur Çağlar Tarih : 21 Ağustos 2017 Pazartesi Saat : Ağustos 21, 2017
Efendi Tanrı (Rab) görüşmek üzere Muhammet’i makamına (arş'a) çağırmıştır. Bunun için de önce bir hazırlık yaptırmıştır. Meleğe, onun göğsünü, şuradan ta şuraya değin yardırmış, kalbini çıkarttırmış, zemzem suyuyla yıkattırmış, iman dolu altın bir tasla bu kalbe iman doldurtmuş, sonra kalbi yerine koydurup göğsü kapattırılmıştır.
1) Göğsü bir meleğe (Cebrail’e) yardırılan kişi sıradan biri değil, kendisinin (Allah’ın) en sevgili kulu olduğu ve hatta doğmadan yüzlerce yıl önce adını cennete yazdıracak kadar sevdiği bir peygamberdir. Durum bu olduğu halde Tanrı, onun kalbinde ne tür “lekeler” gördü ki, yıkatma gereğini duydu?
2) Eğer peygamberin kalbinde gördüğü “lekeler” fiziki bir hastalık (kapakçık sorunu, taşikardi vb. vb.) değilse, bu “imana denk düşen lekeler” olur ki bu durumda onun peygamber olmasının olasılığı yoktur. Bu temizlik, neyin temizliğidir?
3) Tanrı onun kalbini İslamiyet’çe kutsal kabul edilen zemzem suyuyla yıkattığına göre, bu durumda peygamberin “imanında” kirlenmeler var demektir. Kendi imanında bile kirlenme olduğu için tanrısı tarafından yıkatılan ve yeniden “iman doldurulan” biri, başkalarını nasıl imana çağırabilir ve inanmayanlara inanmadıkları için nasıl ve hangi gerekçeyle şiddet uygulayabilir?
4) Tanrı, meleğine altın bir tas ile Muhammet’in kalbine “iman” doldurtmuştur. Tas ile doldurulan (hem de altın!) iman, bu durumda “maddi” bir şey olmaktadır; örneğin su gibi... Bu ne demek oluyor?
Okumaya ve sorularımıza devam edelim:
Efendi Tanrı (Rab), sonra, Muhammet’in gezisi için cennetten bir binit gönderir. “Burak” adı verilen, katırla eşek arası ak bir binit. Geziyi başlatır. Muhammet, önce bu binitle, geceleyin, Mekke’den Kudüs’e; sonra aynı gece, “mi’rac” (merdiven)” denen, göğe dayalı bir merdivenle, Cebrail’le birlikte göğe ulaşır.
5) “Burak” adı verilen hayvanı gönderen tanrı, Muhammet’i neden doğrudan Cebrail’le getirtmemiştir? Mekke’den Kudüs’e kadar olan yolculuğundaki hıza bakılırsa neredeyse bir uçak hızında bu hayvanı Tanrı neden yeryüzünde de yaratmamıştır?
6) Cebrail’in bile 50 bin (Dünya zamanı ile) yılda yükseldiği, dönüşüyle birlikte 100 bin yıl ettiği bir zaman diliminde Muhammed, hem de dünya zamanı ile bir gecede Cebrail ile arş’a gittiğine göre, dahası, geçen süre en azından 100 bin yıl olduğuna göre, Muhammet’in en erken 100 bin yıl önce doğmuş olması gerekir. Oysa doğum ve ölüm tarihleri bilinmektedir. Bu ne demek oluyor? (Mearic: 4)
Devam edelim:
Birinci kat gök. Kapısı kapıcı bekçi melek, Cebrail’in kapıyı çalıp bu kapıcı melekle konuşması:
-Kim o?
-Ben Cebrail.
-Yanındaki kim?
-Muhammet!
-Göğe çıkmak için ona çağrı oldu mu?
-Evet.
Sonra kapıcı melek kapıyı açarak Muhammet’e “hoş geldin Muhammet” der ve bu konuşmalar tüm katlarda olur. Cebrail’le Muhammet içeri girerler. Peygamberlerin makamları da gök katlarında. Cebrail, Muhammet’le bu peygamberleri tanıştırır. İlk önce birinci katta Adem ile tanışır. Sonra ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci katlar... Gök katları tamamdır. Ama daha yukarıya gitmeleri gerekiyor. Artık taşıma işini Cebrail üstlenmiştir. Muhammedi kanadına alır ve öyle götürür. Yükseldikçe yükselirler. Artık öyle bir yere gelirler ki, bir gıcırtı işitirler:
Kimi şeylerin bozulup yazıldığı (“el mahvu ve’l-isbat”), Kur’andaki deyimiyle “Ana Kitap”ta (Ümmü’l-Kitab), yorumlarındaki anlatımıyla “Levh-i Mahfuz”da yazılar yazılmakta. Bu “yazgı yazan kalemlerin gıcırtıları” (sarifu’l-aklam) duyulur.
7) Gerek ayetlerde, gerek hadislerde kullanılan tüm betimlemeler insanidir! Meleklerin de insan gibi “kalem kullanmaları”, ne anlama gelir?
8) Belli ki, biz insanların yazarken kullandığımız kalemlerin sürtünmesiyle çıkan sese gönderme yapılmaktadır. O zamanlar bilgisayar olsaydı, ya da o ayetler, hadisler günümüzde yazılsaydı, melekler de otomatikman “dijital” mi olacaklardı? Eğer böyle değilse, Tanrı, bilgisayarlardan bile daha iyi şeylere sahip olduğuna göre, meleklerine (hem de yazgı yazanlara, yani “kaderleri” yazanlara) neden “kalem” tutuşturmuştur?
“Sidretü’l Münteha” denen ve bir “sınır”ı oluşturan kesimdir burası. Necm suresinde açıklandığına göre, “varılacak cennet” de buralarda (Bkz. Necm: 14-15 ayetler) ve burası “Tanrının sarayı”nın (arş) yakınlarında. İşte burada bir farz bildirilir: 50 vakit namaz farzı!
Aslında Muhammet’in bir de, buradan “saray”a yolculuğundan söz edilir.
“Farz” olarak bildirilen “namaz”, tam “elli vakit”tir!
Muhammet, buyruğu alıp döner. Gök katlarında 7ci kata, sonra 6cı kata iner. Musa’ya uğrar. Konuşurlar:
-Tanrı senin ümmetine ne farz etti?
-Elli vakit namaz. Her gün için.
-Buna ümmetinin gücü yetmez. Efendi Tanrı’na (Rabbine) dön de indirim yaptır!
Muhammet, tanrısına döner. İndirim yaptırır. Musa’ya geri gelir. Musa yine çok bulur. Muhammet yine gider. Birkaç kez bu gidiş-gelişler olur ve sonunda günlük namaz sayısı 5’e iner. Musa bunu da çok bulmuştur. Ama Muhammet artık utandığını, gidip yeni bir indirim yaptırmak için yüzünün kalmadığını söyler ve günlük namaz vakit sayısı 5’te kalır. Ve Tanrı: “Beş vakittir, ama yine de elli vakittir” der; bir ayetten alınma “Benim katımda söz değişmez” (Kaf: ayet 29) anlamındaki parçayı ekler. Şunu da söyler: “Ana kitab’da nasıl farz kıldımsa öyledir. Beş vakitten her birine on katı sevap olunca yine elli vakit eder”
Katlardaki konuşmaları ve kat sakinlerini filan bir tarafa bırakalım. Muhammet’in Tanrı’ya namaz dönemlerinin indirimi için gidiş gelişleri öğütleyen Musa’dır. Bu durumda:
9) Musa peygamber, namaz sürelerinin kaç adet olacağını tanrıdan iyi mi bilmektedir?
10) Her şeyi bilen, gören, işiten tanrı, Musa ile Muhammet’in konuşmalarından niye habersiz veya habersiz gibi davranıyor?
Tanrı habersiz davrandığına göre, sanırım aşağıdaki şıklar geçerlidir:
a) Tanrı birilerini deniyor;
b) Tanrı her şeyi bilmiyor;
c) Tanrının canı sıkılmış, Muhammet’e gökyüzünü gezdirmek istemiş;
d) Bu şıklar doğru değildir.
Eğer bunlar değilse, lütfen okuduğunuz on soruma cevap verir misiniz?
Notum: Soruların çoğu Turan Dursun'a aittir ve be¬nimsiyorum.
Kaynaklar:
1) Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’s-Selat/1, Kitabu’t-Tevhid/37; Tecrid, hadis no: 227, 1551
2) Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’l-İman/259-265, hadis no: 162-164
3) Kur’an’ı Kerim
Elinde Hadis veya Kur’an olmayanlar, internetten karşılaştırma yapabilirler.
15 Eylül 2006







0 Yorumlar:
Yorum Gönder