Paylaşımlarımla zenginleşin, paylaşımlarınızla zenginleştirin! "Sevdiğimi Haykırsam Anadolu'ma" isimli şiir kitabım "Artshop Yayınları" tarafından çıkarılmıştır. Kitapevlerinden arayabilirsiniz.
Okunan her kitap, aklın ve gözlerin rengini değiştirir. Linki verilen "Gökyüzü Kitapevi" sizler için hazırlanmıştır.
Şu an üç farklı seri yazım devam etmektedir. Okumanızı öneririm.
Bilim ve Teknoloji alanındaki gelişmelerden haberler... İşinize yarar :)
İslam'ı bilmeden savunmayın. Okuyun, anlayın benimseyin ve sonra savunun.
"Onur" ile "Çağlar" arasında geçen edebi sohbetleri içermektedir.
Belli alanlarda isim yapmış insanlarla mini "polemik" yapmaktayım. Paylaşımlarınızı ve katkılarınızı bekliyorum.
Değişik konularda mizah içerikli paylaşımlar yapmaktayım. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın :)
Home » » Çizmeyi Aşmak

Çizmeyi Aşmak

Gönderen : Onur Çağlar Tarih : 20 Mayıs 2005 Cuma Saat : Mayıs 20, 2005


Bu sözü hepimiz biliriz. Hepimiz kullanmışızdır bu uyarı sözünü... Herhangi birinin kendini aşan davranışları karşı­sında söylediğimiz sözdür:

-Çizmeyi aşma!

Ya da eğer biz boyumuzu aşan davranışlara girmişsek biz­lere söyler karşımızdaki:

-Çizmeyi aşma!

Kimi zamanlarda da karşımızdakinin "çizmeyi aşacak gibi" davranmasına bizler yol açarız. Hak ettiğinden fazla değer verdiğimiz zaman tepemize çöreklenirler; uzattığımız eli­mizi kurtarmak bir yana, kolumuzu omzumuzdan sökmeye çalışırlar. Çizmeyi aşmamasını söyleriz ama ipin ucu eli­mizden kaçmıştır artık:

-Şeyy... Kolumu koparırken biraz dikkatli olmanızı rica etsem... Sizden önemli değil tabi ki, ama biraz canım acıdı da...

Dünyaca ünlü bir ressam, yaptığı son resimleri sergiliyor. Galeri izleyici akınında... İçeridekilerden fazla insan var dışarıda. Ressamda ise başarının getirdiği bir haklı gurur var.

TV canlı yayın yapıyor galeriden, yazılı basın elemanları fotoğraf çekip not tutuyor...

Galerinin bir köşesinde bir kovboy resmi var. Yağlı boya çalışması yapmış ama ne yağlı boya! Kovboyun sert ba­kışlarından ağzındaki sigaraya, şapkasından yeleğine, ke­merinden pantolonuna... Tepeden tırnağa bir fotoğraf gibi canlı ve güzel renklerle yapılmış...

Resme bakmaya gelenler arasında her ne kadar "Netekim bunu ben de çizerim!" diyenler olsa da çok büyük bir ço­ğunluk "Aaaa!! Bu ne muhteşem resim üstadımm!" diyerek hayranlığını dile getirerek ressamı kutlamaktadırlar.

Her nasıl içeri girmişse giysisi ve davranışlarıyla galerideki konuklara ters düşen biri, kovboy resminin bulunduğu kö­şedeki kalabalığı görünce "Bu kalabalık niye?!" diyerek resme doğru yönelir. İki eli cebinde kalabalığı yararak yaklaşır.

-Hımmm.. Bir kovboy resmi, diye söylenir ve iki kolunu göğüsleri üstünde çaprazlar. Kalabalık adamı küçümser gözlerle süzmektedir. Ressam da adamın yanına gelmiştir.
-Hoş geldiniz beyefendi, der ressam. Resmimi nasıl buldu­nuz? Beğendiniz mi?

Adam ressama bakar, bakışlarını tekrar resme çevirir ve:

-I-ıhh, der bilgiç bir tavırla, olmamış!

Herkes şaşırır tabi ama bu şaşkınlık aslında küçümsemeden kaynaklıdır. Kameralar adama ve ressama odaklanmıştır. Ressam:

-Efendim neresi olmamış?
-Çizmeler!

-Neyi var çizmelerin, niye olmamış?!
-Kovboy çizmesinde dikişler şöyle şöyle olur, ucu şu hal­dedir ve ökçesi ile mahmuzlar arasındaki boşluk şöyle olur. Boyu şu kadar olur, vb. vb...

Başta ressam olmak üzere orada bulunan davetliler hiç beklemedikleri bu performans karşısında şok olurlar. Res­sam:

-Çok haklısınız beyefendi. Bağışlayın ama bir sorum var size: Bir çizmede bu kadar detay olduğunu nasıl biliyorsunuz. Siz de ressam mısınız? diye sorar.
-Hayır, der adam. Ben resimden hiç anlamam. Hayatımda elime fırça bile almadım.
-İyi de nasıl biliyorsunuz peki?!
-Ben çizmeciyim. 40 yıldır küçük atölyemde kovboy çizmesi üretirim. Bu yüzden de iyi bilirim.
-Şimdi anladım. Haklısınız efendim.
-Bir de kovboy pantolonu ve fuları... diye eleştiriye devam edecekken ressam adamın sözünü keser:
-Çizmeyi aşmayın! Siz çizmecisiniz. Pantolon eleştirisini pantoloncular, fular eleştirisini fularcılar yapsın, der ve adamı "çizmeyi aşmaması" konusunda uyarır. (*)

Konumuz olan şiir bağlamında da böyle...

Yapılması gereken ilk 3 şey çok basit:

1) Eksiklik görmüşsek bunları doğrusuyla birlikte dostça belirterek karşımızdaki insanın gelişimini sağlamalıyız;
2) Şiirin teması şiir altında tartışma boyutunda olmamalı­dır. Tema bize hitap eder veya etmez; bu şairin özgül uru­mudur, burada şiirin kendisi bizi ilgilendirmelidir. Daha açık bir deyişle örneğin bir şair haksızlığa karşı bir şiir yazmışsa, yani tema buysa, burada haksızlığı tartışmamalı­yız. Binlerce sayfa da yazılsa yine bitmez. Burada şiirin kendisini tartışmalıyız: Düşünceler ve duygular şaire aittir. İmge, gramer, anlam, dizeler ve kıtalararası geçiş, ses, mü­zikalite, yazım vb. vb. aranmalı ve varsa bunlar giderilmelidir.
3) Yorumlarımızda karşımızdaki insanı yetkin bir şair ola­rak düşünmemeliyiz. Çok büyük çoğunluk amatör şairdir. Amatör olunca hatalarımız daha çok oluyor. Dostça, dost­luk çerçevesi içinde yapılan eleştiriler geliştirir ve bizleri yetkin şair yapar. Hiç değilse bu siteden % 10 yetkin şair neden çıkmasın? Neden sevinmeyelim?

Not: Bu makalemi, bir edebiyat(!) sitesindeki olumsuz yaklaşımlara karşılık yazmıştım.

20 Mayıs 2005

(*) Bu "Çizme" olayı, kimi kaynaklara göre İ.Ö 300 yüz yılda Efes’de yaşamış ve Büyük İskender’in portrelerini yapmakla ünlü olan ressam Apel'dir.

0 Yorumlar:

Yorum Gönder