Tiyatro Oyunu
Malzemeler
01] Tv ve masası,
02] Koltuk,
03] 2 sandalye,
04] Sofra tahtası ve sofra bezi
05] Şalvar,
06] Kasket,
07] (Gerekliyse) Takma bıyık
08] Çatal, kaşık, tabak, bardak, çaydanlık,
09] Zil,
10] 3 polis yeleği
11] Üç silah
12] Dergi, gazete.
02] Koltuk,
03] 2 sandalye,
04] Sofra tahtası ve sofra bezi
05] Şalvar,
06] Kasket,
07] (Gerekliyse) Takma bıyık
08] Çatal, kaşık, tabak, bardak, çaydanlık,
09] Zil,
10] 3 polis yeleği
11] Üç silah
12] Dergi, gazete.
Oyuncular:
1] Kadın
2] Erkek
3] İbrahim
4] Ayfer
5] 3 Polis
Birinci Perde
Sahne düzeni: Koltuk, TV ve 2 sandalye
Açılış: Kadın, elinde sofra bezi ve sofra tahtası ile sahneye girer; sofra bezini serip sofra tahtasını ortasına koyar. Televizyonu açar; reklamlar vardır, kadın sahneyi terk eder.
TV (Birinci Reklam): “Artık diyet yok, perhiz yok! Fazla kilolarınız artık sorun olmicaakkk. BetaRays ilen ne yerseniz yiyin hiiç kilo almıycaksınız. Çünkü BetaRays bilmem nerdeki tarlalarda özel olarak yetiştiriliyor, özel olarak öğütülüyor ve özel olarak hap haline getiriliyor. Size de özel olarak sunuluyor. Alın BetaRaysı, kullanın, eğer iki günde mum gibi erimezseniz açılmamış pakedi bize gönderin, size paranızı hemennn iade edelim. BetaRays bir ilaç değildir. BetaRays yağlarınızı eritir. 10 dakika içinde sipariş verirseniz bir tane de bizden size hediye! Bu fırsatı kaçırmayın! Posta ücreti hariç 69 avro 95 sente sahip olacağınız bu mucize ürün ile fazla kilolarınızdan hemen kurtulacaksınız. BetaRays! BetaRays!”
Kadın: (Elinde tabak ve kaşıklarla sahneye girer. Sofra tahtasının üstüne koyarken türkü mırıldanmaya başlar, sesi çok çirkindir ve türküyü tam bilmez.)
“Uzuun inceeee bi yoldayımmmm
Gidiyoom ben gündüzzz geceeee”
(Bu sırada kapının zili çalar. Kadın televizyonun sesini kısar. Türküye devam ederek kapıyı açmaya gider.)
Kadın: “Bilmiyom kiii ben ne haldayıımmm”
(Kapıyı gülümseyerek açarken türkü söylemeyi keser) Aha, herifim geldi. Geldin mi gurban olduum?
Adam: (Şakalaşır) Yoh, gelmedim; ben hayalım, gerçeem gınalısı üçün daha çalışıyor. Soona geleceemiş. (İçeri girer. Şapkasını ve ceketini eşine verir. Kadın alıp sandalyenin üstüne koyar.) Sufra neyin hazır mı?
Kadın: (Cilvelidir) Vışşş, soruya bakın hele! Ben gişimi heç aç godum mu ki? Helbet hazır gurban olduğum.
Adam: Çalık avratlar gibi ne sallanıyon gız eyle?
Kadın: (Cilvesini sürdürür) Heeeçççç...
Adam: Erine ne yemek yapdın? Mercimek mi yoğusam?
Kadın: Şinci guru fasüliinen yoort var, meercimee de ahşamınan fırına viririk canım.
Adam: (Gülümser) Ey... Yarine nasılsa iş de yoh.
Kadın ve Adam: (Sarılarak sofraya gelirler.)
Adam: (TV kumandasını alıp sesi açar.) Telebizyonun sesini niye gıstınkine? Şinci habarlar başlayacah gınalım.
TV (İkinci Reklam): Olay! Olay! Olaayyy! Sizin televizyonunuz Traş TV, diğer kanallara korkunç fark atarak accaayyyiipppppp reyting rekorları kırdııı! Farkımız traşımız bizimmm! Sayın seyircilerimiz, işte sizlere Yüksek Atış Kurumu’nun Şubat ayına ait reyting oranlarıııı:
Kanal Deli: İlk yüz program içinde sadece iki kere birinci gelirken sizin televizyonunuz Traş Tv, tamı tamına yetmiş iki buçuk kere birinci gelmiştirrrr !
Kanal At Tv: İlk yüz program içinde sadece bir buçuk kere birinci gelirken sizin televizyonunuz Traş Tv, tamı tamına yetmiş iki buçuk kere birinci gelmiştirrrr!
Kanal Milattan Önce: İlk yüz program içinde sadece bir kere birinci gelirken sizin televizyonunuz Traş Tv, tamı tamına yetmiş iki buçuk kere birinci gelmiştirrrr!
Kanal Salla Gitsin: İlk yüz program içinde sadece yarım kere birinci gelirken sizin televizyonunuz Traş Tv, tamı tamına yetmiş iki buçuk kere birinci gelmiştirrrr! Aradaki farkı gördünüz değil mi? Traş Tv! Traş Tv! Daimaaa bir numara!
Adam (Sinirlidir): De siktirin lan dürzüler! “Bi numaraymış”! Hanginizi seyretsek zati hep “Bi numara bizik! diyonuz! Birinci sizseniz ikinci yahut da üçüncü kim lan, ben miyim? Kıçınızdan uydurup uydurup bi numara olduunuzu söylüyonuz! Kim seçiyor lan sizi?
Kadın (Sakinleştirmeye çalışır): Boş ver gurban oldum, uyma elin itlerine... Hepisi aynı bok zati...
Adam (Başını sağa sola sallar, siniri devam etmektedir): Tövbe estağfurullaaahhh, tövbe ya rabbim tövbee!
Kadın (Yemeği büyük bir tabağa koyarlar ve birlikte yemeye başlar.)
Adam (Saatine bakar): Habarlar başlıyor.
TV (Spiker): İyi akşamlar sayın seyirciler. Türkiye’nin en çok beğenilen, en çok izlenilen, en çok reyting alan sizin televizyonunuz Traş Tv’nin günün gelişen önemli olaylarından derlediği haberlerine başlıyoruz. Ama önce, bir reklam.
Adam (Çok sinirlidir, televizyona doğru tükürür.): Tuuhhh, Allah belanızı vereee! Ula Yunan tohumu az önce bize Yasin-i Şerif’i mi dinnettiniz ki reklamlara geçiyonuz?
TV (İkinci Reklam): Saçlarınız sorun, değil mi? Uzun ve canlı bir saça sahip olmak istiyorsunuz ama başaramıyorsunuz, değil mi? Saçlarınız kuru ve mat olduğu için, parlak ve canlı bir saça sahip olmak istiyorsunuz, değil mi? Öyleyse neden provokatör vitaminli şampuanımızı denemiyorsunuz? Çok dökün, bol yıkayın, çok dökün, bol yıkayın ve sonucu görün!
Adam (Eşine bakarak konuşur): Gınalım duyuyon deel mi?
Kadın: Heee, dinniyom.
Adam: Reklam veren sürtük diyor ki, “Çoh tökün bool bol yeyhayın” diyor. Yani şampiyonumuzu alın saçıza çohça tökün, yeyhayın bi daha çohça tökün ki bitsin, siz de gine bizim şampiyonumuzdan alasız ki, biz para gazanah! Irzı kırıklar!
Kadın: Sankim bizim o ilaçdan mı var ki gurban olduğum. Boş veerrr.
TV (Haberler başlamaktadır. Adam pür dikkattir): Kısa bir reklam arasından sonra, işte; yine huzurlarınızdayız sayın seyirciler. En az reklam yayınlayan sizin televizyonunuz Traş Tv’nin derlediği haberlerin başlıklarına kısaca bir göz atalım:
- İstanbul, savaş alanı gibi; teröristlerle büyük çatışma! Ayrıntılar az sonra!
- Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’ya sahne ve film teklifleri yağıyor. Milletvekilliği önerisi de bize gelen haberler arasında. Ayrıntılar az sonra!
- Doğal gaz ve akaryakıt ürünlerine % 5 ila %21 oranında zam yapıldı. Ayrıntılar az sonra!
- Bir darbe iddiası daha: Teröristlerle girdiği çatışma sonucu sakat kalan Uzman Çavuş Ali Gazi, darbe iddiasıyla gözaltına alındı. Ayrıntılar az sonra!
- Tekel işçileri direnişini sürdürüyor. Başbakan Erdoğan’dan son nokta: “Ötesi yok!” Ayrıntılar az sonra!
- TEM otoyolunda zincirleme kaza: 23 ölü 54 yaralı. Ayrıntılar az sonra!
- FB-GS maçında olaylar çıktı. Sahaya giren seyirciler hakemi ve futbolcuları dövdüler. Ayrıntılar az sonra!
Şimdi, huzur ve sükûn içindeki cennet vatanımızın güncesinden derlediğimiz ayrıntılara geçiyoruz:
Adam (Alaylıdır): “Huzur ve sükûn içindeki cennet(!) vatana bahın hele yav! Her bi yan gan, her bi yan irin, her bi yan zulum amma gine de cennet vatan!(Gülümser) Eyi valla...
Adam (Alaylıdır): “Huzur ve sükûn içindeki cennet(!) vatana bahın hele yav! Her bi yan gan, her bi yan irin, her bi yan zulum amma gine de cennet vatan!(Gülümser) Eyi valla...
TV: Sayın seyirciler İstanbul bugün yine sanki bir savaş yaşadı. Yasadışı, aşırı sol bir örgüte ait hücre evlerinden birini belirleyen İstanbul polisi, bir baskın düzenledi. Çıkan çatışmada biri kız dört terörist silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirilirken, bir güvenlik görevlisi de ağır yaralandı.
Daha önceden aldıkları bir istihbaratı değerlendiren güvenlik güçleri, belirledikleri hücre evini bir süre izledikten sonra operasyon düzenledi. “Teslim olun!” uyarılarına ateşle karşılık veren teröristler, polislerden birini yaralarken, bazılarının da korkmasına neden olmuştur.
Teröristlerin açtığı ateş sonucu sağ bacağının orta parmağından yaralanan polis memuru Alparslan Uluyan’ın, derhal hastaneye kaldırılarak tedavisine başlandığı haberleri de gelen bilgiler arasında yer almaktadır. Hastane başhekimi Prof. Dr. Neşet Neşter ile Prof. Dr. Nuran Narkoz’dan alınan bilgilere göre Uluyan’ın hayati bir tehlikesi bulunmamaktadır. Öte yandan silahlarıyla birlikte ölü ele geçirilen teröristlerin ölüm nedenlerinin belirlenmesi için adli tıp morguna kaldırıldığı da gelen haberler arasında yer almaktadır.
Bu arada sayın seyirciler, ölen teröristlerin yakınları sadece sizin televizyonunuz Traş Tv’ye konuşarak evlatlarını devletin polisine kurşun sıktıkları için reddettiklerini ve bu gerekçeyle de cenazelerine sahip çıkmayacaklarını özenle belirttiler.
Şimdi sıradaki haberimize geçiyoruz: Gazeteci Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’ya sahne ve film teklifleri yağıyor. 30 yıl cezaevinde kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan Ağca’nın, bir grup tarafından davullu zurnalı karşılanması, toplumun duyarlı kesimince tepkiyle karşılandı. Avukatı tarafından yapılan açıklamaya göre...
Adam: (Yemek yenmiştir. Televizyonu kapatır. Kadın sofrayı kaldırırken ayağa kalkar ve bir takım hareketler yapmaya başlar. Çatışmayı canlandırmaktadır. Kadın tekrar sahneye girdiğinde eşini şaşkınca izlemeye başlar, televizyon tarafındadır.)
Kadın (Eşine yaklaşır, kolundan silkeler.): Heriiff! N’ooldu gurban olduuum; delendin mi ne?!
Adam (Televizyona doğru konuşur): Hassiktir lan!
Kadın (Kendisine küfür ettiğini zanneder. Biraz korkulu, biraz sitemkardır): Amaannn, ben sana nettim ki bana gızıyon?!
Adam (Hatasını anlar. Sakindir): Ben sana demedim gınalı keklim, heç sana eyle der miyim? Ben aha bu sıpalara dediydim. (Eşine sarılır)
Kadın: Eyleyse ne deli danalar gibi ellerini gollarını sallayıp duruyordun? Dellendin diye ödüm gopduydu.
Adam: Sen habarları dinemedin mi?
Kadın: Gulak gabartmadıydım. Her Allan günü aynı şeyleri deyip duruyollar zaten. Neyini diniyim ki!
Adam: Bi dinnesen var ya gınalı keklim, bi dinnesen... İşin içinde acayip böyük yalanlar var. Bah, gel şeyle, gel, gel... (Koltuğa otururlar) Şeyle pöçüüme otur da annadıyım.
Kadın: Annat gurban oldum, dinniyom.
Adam: Şindi... (Birkaç saniye sessiz kalır. Çokbilmiş bir edaya bürünür) Habarlarda dedi ki, polesler törürüslerin gizli bi evini bulmuşlar, gidip basgın yapmışlar. Yaparkene de demişler ki, “Arkadaşlar” demişler, “gelin teslim olun hökümattan gaçamazsınız. Sizi öldürmek istemiyoh” demişler.
Kadın: Bah, bizim poleslerimiz ne ey, değil mi gurban oldum. “Öldürmek isdemiyoh” diyollar.
Adam (Alaylıdır): Hee; eyidir, eyidiirrr... Bi annadıyım da bah, gör o zaman ey mi, kötü mü? Polesler törürüslere “Teslim olun!” deyincik ne yapmışlar? Poleslere ataş açmışlar! Polesler ne yapmışlar? Havıya... Havıya ataş açmışlar! Törürüs ne? Adam! Aynı senin benim gibi adam. Bah, bah, baahhh; havıya ataş açıyollar! Ula yavrım bu törürüsler guş mu ki havıya ataş açıyorsunuz?!
Kadın (Anlamaya başlar): Essahdaaannn! Ahlına gurban oluyum herifiimmm. İnsan heç guş gibi havada uçar mıymış ki!
Adam: İşde gınalı keklim, zurnanın da zırt dediği yer bura! Şindi polesler havıya ataş açıyor emme evin içindeki törürüsler ölüyor! Yani gurşunlar havadan yere doğru düşerkene törürüsleri tanıdığı üçün onarı bulup öldürüyor! Bah, ne akıllı gurşunlar var memlekette! (Alaylıdır) Allahın hekmeti işde! Sual olunmaz... (Birkaç saniye konuşmaz. Düşüncelidir) Bu zalimler eve basgın yapınca hepisini öldürdüler. Habarlarda mahsusdan eyle diyollar, milleti gandırıyollar.
Kadın (Ciddileşmiştir; eşinin başka neler söyleyeceğini merak ederek yüzüne bakmaktadır).
Adam: Bu, goca bi yalanıdı. Bi de bişey daha var gınalım: Şindi törürüsler ölmüş ya hani... İnsandır, ölür tabi ki amma velakin silahlar nası ölü ele geçmiş orayı heeçç annıyamadım(!). Neydek; topların, tüfeklerin başı sağolsun!
Adam: Bu, goca bi yalanıdı. Bi de bişey daha var gınalım: Şindi törürüsler ölmüş ya hani... İnsandır, ölür tabi ki amma velakin silahlar nası ölü ele geçmiş orayı heeçç annıyamadım(!). Neydek; topların, tüfeklerin başı sağolsun!
Kadın (Gülümser): Nerelerinden ne diyeceklerini şaşırmışlar.
Adam: Bi de hem dabancalarınan öldürüyollar hemi de hastahana morguna götürüyollar ki, nası ölmüşler bi bilek hele! Yoh gınalım yoohh; durum heç ey deel, durumumuz çooh kötü. Bi de utanmadan habarları verirkene “Huzur ve sükun içindeki cennet vatan” diyollar. Eğer “cennet vatan” buysa, ben cehennem ataşına çoktaaannn razıyım, (Birkaç saniye susar) Allah sonumuzu hayreyleye!
(Perde kapanır)
Birinci Perdenin Sonu
*****
İkinci Perde
Sahne: Aynı konumdadır.
Açılış (Kadın yerde, Adam koltukta oturmuş, televizyondaki halk türkülerini izlemektedir. Sadece televizyonun sesi duyulmaktadır.):
İkinci Perdenin Oyuncuları:
1] Kadın,
2] Adam,
3] İbrahim.
Adam (Eşini eliyle dürtükler): Hay gozlerinin çapanı yeyim yavrıımm! Şu bizim türkülerimiz, oyunnarımız gibi gözel olan var mı ki?! Bah; ne gözel çıırıyollar, deel mi gınalı keklim?
Kadın: Vallaha eyle gurban olduum, çoh gözel çıırıyollar. (Eşini dürtükler) Avradın elbisesi de gözel, he mi?
Adam (Sesinde üzüntü vardır): Irzı gırık patıron bu ay beşiyler edeceni didiydi emme...
Kadın (Gaf yaptığını anlar, gülümseyerek konuşur.) Onun üçün mü dedim deli soyha! Helbet az paramız oluncuh alın, bilmiyom mu?
(Sessizlik. Televizyonda türkü devam etmektedir. 1 dk sonra kapının zili çalar.)
Kadın (Eşine bakarak): Biri geldi herhal.
Adam (Ayağa kalkarken şakalaşmaya başlar ve kapıya doğru ilerlerken şakasını sürdürür: Alaylıdır.): Yoh canıımmm, cinner gelmişdir. Şeytan da gelmişse onu govuyum anasını satem. Heç hazzetmem şeytandan.
(Kapıyı açar. Gelen, Özgür’dür.)
Adam (Sevecen karşılar): Ooo, yeenim gelmiş. Merhaba yeenim, geç, buyur geç içeri.
İbrahim: Merhaba abi. (İçeri girer.)
Kadın: (Özgür’e doğru ilerler; elini uzatır.) Hele hoş gelmişsin gardaş.
İbrahim: Hoş buldum yenge, sağ ol.
Adam (Tokalaşmak için elini uzatır): Hoş geldin yeenim, hoş geldin.
İbrahim: Hoş buldum abi sağ ol.
Adam (Oturması için koltuğu gösterir): Buyur yeenim, geç otur şeyle.
İbrahim (Koltuğa oturur ve kadına bakarak konuşmaya başlar. Kadın da sandalyeye oturur): Abimle geçenlerde kahvede oturmuş, biraz sohbet etmiştik. Orada tanıştık. Sohbetten sonra beni eve davet etmişti sağ olsun. Ben de hem abimi kırmamak, hem de hal-hatır sormak için geldim yenge. Rahatsız etmemişimdir umarım.
Adam (Çok memnundur): Vay sen sağ olasın yeenimmmm. Allah ırazı olsun. Çoh sevindik bilakis.
Kadın: Allah dutduğunu altın etsin gardaş, Allah ırazı olsun; hoş gelmişsin sefa gelmişsin.
İbrahim: Sağ olun. İnşallah iyisinizdir.
Adam (Yüzünde alışkanlığın getirdiği bıkkınlık vardır): Vallaaa yeenim, ne diyek; eyi diyek de eyi olah. İşde, gınalımınan barabar telebizyonda türküleri dinniyoh. Yalağuzuk, neydek! Sen neydiyon, sen nasısın? (Özgür’ün cevaplamasını beklemeden eşine hitap eder) Gız gınalım bi çay goy hele...
Kadın (Hareketlenir): Helbeet, hemen goyarım.
İbrahim: İyiyim abi, sağol. İşe gidip geliyorum. Senin gibi ağabeylerimle veya arkadaşlarımla sohbet etmek için arada bir kahveye gidiyorum. Dertleşip konuşuyoruz. Böylece günümüz geçiyor.
Adam: Ne diyorduk? Hah, türküleri diyorduk... Gınalımınan ben türkülerimizi, halaylarımızı dinniyip seyrediyoh. (Gülümser) Çoh seviyoh.
İbrahim: Türkülerimizi, halaylarımızı ben de çok seviyorum. Denk gelirsem kesinlikle kaçırmam. Bunların havası çok başka oluyor. Şu deli saçması şeyleri de hiç mi hiç sevmem.
Adam (Meraklıdır): “Deli saçması” dediğin ne ki yeenim?
İbrahim: Hani şu Tarkan, Serdar Ortaç, Mustafa Sandal gibi zibidilerin söyleyip oynadıkları gibi yani.
Adam (Biraz sinirlenir): Hahh, doru dedin; geçmişlerine irahmet yeenim. Seniynen gafalarımız çoh eyi uyuşuyor haa... Benim aha beyle telebizyonum olsun, eğer onarı telebizyonuma çıharırsam anam da avradım olsun! (Saçma-sapan mimikler yaparak konuşmasını sürdürür) Ne onar eyle? Yapıyorsanız adam gibi bişeyler yapın ki biz de dinniyek, biz de seyredek deel mi yeenim?
Kadın (Çay tepsisinde boş bardaklar vardır. Sahneye girer): He valla gardaş, ben de heç hazzetmem. Yapdıhları bişeye benzese bari...
(Sandalyeye oturur)
Adam: Ahaa, gine altına bi yazı yazdılar.
İbrahim (Alt yazıyı okur): “Flaş haber: Üç gün önce öldürülen teröristlerin cenazelerinde olaylar çıktı. Bir gösterici ağır yaralandı. Onlarca kişi gözaltına alındı. Az sonra.”
Adam: Bah işde yaaa, bah işde yaaa! Türkülerin de içine ettiler yaaa! Hay ananızı eşşekler guvalıya he mi!
Kadın: Gurban olduum, misafir var, niye eyle diyon, ayıp!
(Adam, Kadın ve İbrahim, türkü programını yarıda kesip “Flash Haber”e geçen televizyonu pür dikkat izlemeye başlar.)
Tv: Sayın seyirciler, bir “Flash Haber” için yayınımıza bir süre ara veriyoruz, özür dileriz.
İşte yine bir “Flash Haber” ile yine karşınızdayız.
Sayın seyirciler, üç gün önce İstanbul’da ölü olarak ele geçirilen yasa dışı, aşırı sol örgüt üyelerinin cenazelerinde olaylar çıktı. Çıkan olaylarda 5’i güvenlik görevlisi olmak üzere 73 kişi çeşitli yerlerinden yararlanırken 150’den fazla gözaltı olduğu haberleri geldi.
İstanbul’da bir istihbaratı değerlendiren güvenlik güçlerinin belirledikleri eve yaptıkları operasyon sonrası, hatırlanacağı gibi biri bayan dört aşırı sol terörist silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirilmişti. Öldürülen bu teröristlerin cenazelerini almaya gelen yaklaşık 716 kişiden oluşan teröristlerin yakınları ve arkadaşları, hastane önünde devlet aleyhine slogan atarak katillerden hesap sorduklarını ve soracaklarını söylemişlerdir. Bununla da yetinmeyen terörist yakınları, aşırı sol Marksist Leninist ve ayrıca Maocu olan örgütlerinin bayraklarını ve pankartlarını açmışlar. İsteklerinde direnenlere güvenlik güçlerinin izin vermemesi üzerine çıkan arbedede 3’ü güvenlik görevlisi toplam 47 kişi çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
Sayın seyirciler, şu an görüntülerde de izlemektesiniz... Terörist yakınları cenazelerini kızıl bayrağa sarmak istiyor ve olaylar hala devam ediyor. Gözaltılar sürüyor... Bakın, şu anda yere düşen gösterici bayanlardan birinin başına polis tarafından atılan tekmeyi de izlediniz. Allah için ama, güzel vurdu değil mi? (Görüntü kesilir. Spiker normal yayına geçişi duyurur)
Tv: Sayın seyirciler, şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Adam (İbrahim’in yüzüne bakar): Türküleri dinniyek mi yeenim, ne diyon?
İbrahim: Siz nasıl isterseniz abi... İster dinleyelim, ister sohbet edelim.
Kadın: Allah yardımcımız olsun. Nolacak bu memleketin hali beyle gardaş, vallaha bişey bilmiyom. Hergün bişeyler yapıyollar. Kimse dur da diyemiyor.
Adam (Kumandayla televizyonu kapatır): Ecik sohbet edek... Türküleri zaten irezil ettiler. (İbrahim’e bakarak konuşur) Geçen ahşam aha bu habarları izlerkene gusasım geldi. Zatı hep yalanıdı amma şimdi gine yalanlarını gördüm. Ula yeenim, allahımı inkar ediyim ki bunların hepisinin ırzı gırık! (İbrahim gülümser) La vallaha ırzı gırık bunnarın. Eyle gülme yeenim.
İbrahim (Meraklıdır): Yalanları nasıldı ki? Neleri yakaladın?
Adam: Ben geçenki habarlarda üç tene yalan gördüşdüm, gınalıma da dedim. (Onaylatır) Eyle deel mi gınalım, sana da dediydim, he mi? (Kadın onaylar) Şindi, gördüüm yalanlar şunnarıdı yeenim, bah eyi dinne. İlki, polesler havıya ataş etmişler(!) de, törörüsler eyle ölmüşmüş(!). Törürüsler ellaam guş ki polesler havıya ataş edincik ölüyollar ve cuuup yere düşüyollar! Eyle deel mi yeenim? (İbrahim gülümser) Ula yiğidiseniz deyin ki gettik, vurduk!
İbrahim (Gülümseyerek konuşur): Çok doğru abi. İkinci yalan ne?
Adam: İkincisini de deyim yenime... İkincisi hanı törörüsler insandır, onnar ölürler. Annadıh burayı emme velakin dabancalar nası ölür, ahacıh burayı heeççç annıyamadıh! Telebizyon dediydi ki törörüslerinen barabar dabancaları da ölü ele geçti (Kahkaha atar) Ula dürzüler dabanca nası ölür allaaanı seversen! Bahdımkine dabanca da ölüncük, o zaman “Neydek, tankın topun başı sağolsun “ dedim. (İbrahimle birlikte kahkaha atar)
İbrahim: Sen harika bir insansın ağabeycim. Gerçekten de “Tankın topun başı sağolsun!” çok iyi demişsin.
Adam (Memnundur): Yeenime diyim... Üçüncüsü de... Bah şindi, polesler dabancalarıynan törörüsleri öldürüyollar deel mi yeenim?
İbrahim: Evet.
Adam: Şindi hemi dabancayla vurarahtan öldürüp sonra da “Ula bunnar acep nası öldü ki? Hele bi hastahana morguna götürek de bi annıyah” der mi yaaa? Ben tohtor deelim emme söylüyüm: Vurdunuz, delik deşik ettiniz, gan gaybından getti sabiler. Ben bile biliyorkene onnar bilmez mi heç! Haksız mıyım yeenim? Haksızsam haksızsın abi de, bilimiy haksızlığımı!
İbrahim: Ne haksızı abi, sen yerden göğe kadar haklısın. Söylediklerin harfi harfine doğru. (Adam onaylanmaktan yine mutludur. Gülümser) Peki şimdi bulduğun yalan ne?
Kadın (Mutfağa gider, çayları doldurur ve getirir. Konuşma kesintisizdir)
Adam: Evvelki gün işde... Bu habarları dinnerkene dediydi ki, “Ölen törörüslerin anaları babaları onnarı devletin poleslerine ataş ettikleri üçün reddettiler” dediydi. Ben de o zaman, “Olur. İnsan hali... Eyle vijdansız ana-baba çıhar mı çıhar” diye düşündüydüm. Lakin şindi dedi ki, anaları babaları gelmiş, bi de 700 bilmem gaç gişi gelmiş dedi. Hemi de cenazelerine sapah çıkmışlar ki, poleslerinen savaşa dutuşaraktan sahap çıkmışlar. Gördün mü yalanı?
Kadın: Demek ana babasından gayrı arkadaşları da çoh seviyormuş, eyi insannarımış ki eyle ordu gibi gelmişler de sahap çıkmışlar, deel mi gardaş?
İbrahim (Kadını onaylar): Tabi yenge... Onlar çok sevilen insanlar. Haksızlığa dur dedikleri için öldürüldüler. Devlet bugüne kadar sadece bunu yaptı zaten. Kim haksızlığa, sömürüye, zulme karşı çıksa ya içeri atıyor, ya öldürüyor...
Adam: Ula yeenim sana bişey soracam.
İbrahim: Tabi abi, buyur.
Adam (Meraklıdır): Yav yeenim... Ben habarlarda, şurda-burda çoh duydum emme neyin nesi kimin fesi bilmiyom. Kimseye de sormadım. Az önce habarları dinnerkene de cenazeyi sahaplananlar hep bir ağızdan “Gahrolsun faşizim!” diye bağırıyollardı. Bu faşizim kim ki? Yunan tohumu mu? Çünkü faşizim Türkçe değil. Ecnebi bi laf bu. Sen biliyon mu neyin nesi kimin fesi?
İbrahim: Biliyorum abi, hem de çok iyi biliyorum.
Adam (Heyecanlıdır): La yeenim onu bana göster, vurmazsam üçden dokuza şart olsun!
Kadın (Korkar): Gurban olduum ne diyon sen eyle şart-mart! Dilin nası varıyor beni boşamaya? Hem mapıslarda mı yatacan allahını seversen. Sen garışma.
İbrahim (Kadının konuşmasını dinler): Korkma yenge korkma. Bu “Faşizm” dedikleri şey, bir hükümet, bir devlet biçimidir; krallık gibi, padişahlık gibi yani... (Fon müziği başlar. İbrahim, kendisini dinleyen ev sahiplerine faşizmi değişik mimiklerle anlatmaktadır. Müzik, 1,5 dakika sürer ve kesilir) İşte böyle... Ben çok kısa anlattım. Bir dahaki sefere daha uzun anlatırım ama devrim dediğimiz öyle akşamdan sabaha olacak şey değil. Çok bedel istiyor. Bana müsaade, artık ben gideyim. (Ayağa kalkar) Çok teşekkür ederim yenge hanım, eline sağlık.
Adam: Yav yeenim ne gözel gonuşuyorduk, nere gidiyon?
İbrahim (Tokalaşmak için sırayla elini uzatırken konuşur): Söz, yine sizi ziyaret ederim; malum... Yarın iş güç var. (Adam İbrahim’i evden uğurlar ve geriye döner.)
Adam: Allahımı inkar ediyim altın gibi bi genç bu. Dikkat ettim de, sana heç yan gözünen neyin bakmadı. Bi de böyük alimler gibi konuşuyor ki, kırk bir kere maşallah, deel mi gınalı keklim?
Kadın: Bu ne iş görüyor ki? Abukat neyin mi yoğsam?
Adam: Yoh gınalım, bi pavlukada usdabaşı gibi bişeymiş emme velakin gafa zehir! Haydi artıh biz de yatah gınalım. Zabaanan İrbaamın dediği gibi iş var.
(Perde kapanır)
İkinci perdenin sonu
*****
Üçüncü Perde
Sahne: (Aynı düzendedir)
Oyuncular:
1] Kadın,
2] Adam,
3] İbrahim,
4] Ayfer,
5] Nergis,
6] 3 polis
Açılış: Adam ve Kadın, eşyaların yerlerini değiştirmektedir. Kapının zili çalınca, Kadın açmaya gider. Gelenler, İbrahim ve Ayfer’dir.
Kadın: Buyurun, buyuruunnn. (İçeri girerler.)
Adam: (Memnundur) Oooo, yeenim gelmiş. Hoş geldin. (Tokalaşırlar) Bacım sen de hoş geldin. Geçin, geçin... Geçin şeyle oturun.
Ayfer: Galiba zamansız ziyaret ettik, isterseniz biz başka zaman gelelim.
Adam: Ne zamansızı bacım! Dostluun, misafirlin zamanı mı olurmuş! Dostluk her vakit dostluktur. Geçin oturun, geçin.
İbrahim: Abi doğru söylüyor Ayfer. Bana kalırsa tam zamanında geldik. Baksana, eşyaların yerlerini değiştiriyorlar. Yardım ettik mi daha çabuk biter.
Kadın (Memnundur): Helbeett! Ne demişler? “Bi elin nesi var, çırpıncık ses çıkar!”
(Özdeyişin söylenişine birlikte gülerler)
Adam: Eyle demezler gız gınalım; deller ki, “Bi elin nesi var, iki elin sesi var!”
Kadın: Amaannnn neyse ne! Eller dutuşuncuk gine ses çıktı ya, sen ona bak. Annıyan annadı zati.
Ayfer: Abi, neyi, nereye koyacağız?
Adam: Biz zati bitirdiydik bacım, Sen şeyle otur. Yeenim sen de otur. Acıkmışlığınız var mı?
İbrahim: Yok abi, aç değiliz, sağolun. (Ayfer’in yanına oturur ve ona bakarak konuşur.) Ama yengemizin güzel çayından isteriz, değil mi Ayfer?
Ayfer (Ayağa kalkan kadına bakarak kendisi de ayağa kalkar): Zahmet olmaz değil mi? Abla, sana yardım edeyim.
Kadın: Siz de hep zahmetten gonuşuyonuz yani ha! Olur muymuş eyle zahmet neyin? Hemi de sen otur, ben yaparım.
İbrahim: Abi, Ayfer benim yeğenim. Aramızda üç yaş var. Hem dayı-yeğeniz hem de arkadaşız. En iyi anlaştığım yakınlarımdandır.
Adam: Maşşallaahhh... Çoh eyi, çohh... Ben de, şindi yoharıda Allah var, dedim herhal sevgilisi mi ne! Sen ne iş yapıyon bacım?
Ayfer: Ben okula gidiyorum abi. Kısmetse (Gülümser) bu sene son senem, bitirince avukat olacağım.
Kadın (Mutfaktan dönerken konuşur): İnşallah canım inşallah. Abukatlık çoh eyi diyollar, inşallah olun.
Adam: Yoh bi de kötü olayıdı! Gınalıma bahın yav; abukatlık helbet eyidir. Adaletsizliğe uğrayan insannarın yanında yer almah ne demek biliyon mu? (Çok bilmiştir) Hey yavrım heyyy!
Kadın: Helbet biliyom. Sen de beni eyice zır cahal yerine godun ha! Niye bilmeyecemişim ki? (Ayfer’e döner) Canım hani mehgemelerde neyin, “Hakim bey bu adam aha bundan kelli suçsuzdur, serbes bırakılmasını isdiyom” diyollar. Abukat o deel mi?
Ayfer (Gülümser): Evet ablacım, avukat o.
Kadın (Eşine bakar): Telebizyonnarda görüyoh herhalde deel mi?
Adam (Gülümser): Tamam gınalım tamam, biliyon. (Ayfer’e döner) Zahar sen burada galmıyon.
(Kadın mutfağa gider ve çayları getirip ikram eder)
Ayfer: Evet abi, burada kalmıyorum. Okulda öğrencilerin kaldıkları yerler var, ben de orada kalıyorum. Zaman bulunca da hemen dayımın yanına koşuyorum.
Adam: Maşallah bacım, sizin okulların önünden de poles heç esgik olmuyor.
(Pantomim ve 2 müzik başlar. Çaylar içilir. Bir dakika sonra İbrahim ve Ayfer ayağa kalkar)
İbrahim: Bize müsaade... Bir sonraki gelişimizde size konuştuklarımızla ilgili gazete ve dergi getireceğim. Onları da okursunuz.
(Birlikte ayağa kalkarlar)
Adam: Okumasına okuruk da yeenim, çoh annamazık ki.
Ayfer: Anlamadığınız yerleri biz açıklarız abi. Hem göreceksiniz, kitap dergi okumak çok zor değil. Herkesin anlayabileceği şekilde yazıyorlar.
Adam: (Gülümser) Sen eyle diyorsan eyledir bacım. Hele bi okuyak da, soonasına bakarık.
(Vedalaşıp çıkarlar. Bir dakika sonra Ayfer, Nergis ile gelir ve üçüncü müzik ile birlikte pantomim başlar. İki dakika sonra çıkıp giderler. Adam, eşiyle tartışmaya başlar. Bir dakika sonra zil çalar. Adam kapıyı açar. Nergis ve İbrahim gelmiştir. Pantomim, yine müzik eşliğinde devam eder. Işıklar, zaman değişikliklerini efektler. Her gelen, yanında gazete ve/veya dergiyle gelir; tartışır ve çıkar. En son tekrar İbrahim ve Ayfer gelir. Konuşmaya devam ederler ve iki dakika sonra evden ayrılırlar. Adam, eşiyle tartışmaya başlar. 1 dakika sonra saatine bakar, müzik ve pantomim kesilir.)
Adam (Güzel bir aksan ile konuşmaya başlar): Kınalım, haber saati geldi; bakalım bugün ne zırvalayacaklar, dinleyelim mi?
Kadın (O’nun da aksanı düzelmiştir): Tabi kurban olduğum, dinleyelim ama sonra haberlerin bir analizini yapalım isterim, ne dersin?
Adam (Gülümser): İyi bir düşünce derim.
(Kadın televizyonu açar.)
Spiker: Saat 19:30. Haber saatimiz başlıyor.
Kadın (Gülümser): Kurbanım, gördün mü? Spiker angutu “Haber saatimiz başlıyor” diyor. Yani başlayan “haber” değil de, “saat”!
Adam (Gülümser): Başlarken çuvallamak bunların genetik kodlaması olmuş kınalım.
Spiker: İyi akşamlar sayın seyirciler. Bugün yine doludizgin bir gün yaşandı. Hülya Yavşağın kızı bilmem kaçıncı doğum yıldönümünü muhteşem bir törenle kutladı; dolarlar havada, dolarları toplamak isteyen insanlar da yerlerde uçuştu. Sibel Cancan kırılan tırnağını ameliyatla düzelttirdi, doktorlar kaygılanacak bir durum olmadığını açıkladılar. Polislere taş attığı iddia edilen 14 yaşındaki bir çocuk 19 yıla mahkûm edilirken, görevi kötüye kullanarak zanlıya yaptığı kötü muamele sonucu ölümüne sebebiyet veren polis memuru Mehmet Kapıkulu 3 ay meslekten men ve 136 lira 55 kuruş ağır para cezalarına çarptırıldı. Ergenekon davasında şok gelişme: Bir simitçinin üzerinden detaylı olarak hazırlanmış bir ev planı çıktı. Bu plan da neyin nesi! Tekel işçilerininin direnişinde olay: Polisler herkesi biber gazına boğdu! Az sonraaaaa!
Adam: Haberler böyle başlarsa...
(Sözü yarım kalır; kapı, çok sert vurulmaya başlar)
1 Polis: Kapıyı açın, polis! Çabuk! Yoksa kırarız!
Adam ve Kadın: (Çok şaşkındırlar. Birbirlerinin yüzüne bakarlar)
Adam: Allah Allaaahhhh! Bu da neyin nesi acaba? (Sesini yükseltir) Durun, geliyorum! (Kapıyı açar açmaz üç polis içeri girer)
1 Polis: Kenara çekilin, yere yatın, arama yapacağız!
Adam: Memur Bey ne oldu ki? Aramanızı yapın, yapın da ne arayacaksınız ki?
2 Polis: Silahlar nerede lan?
Adam: Ne ilahı Allah aşkına! Bende silah ne arar. Siz yanlış adrese geldiniz.
3 Polis: Öyleyse doğru adres hangisi?
Adam: Ne bileyim ben doğru adres hangisi? Bunu bulmak sizin işiniz ama burası silah aramak için yanlış adrestir.
1 Polis (Adama iki tokat atar): Orospu çocuğuna bak hele... Bizi aptal yerine mi koyduğunu sanıyorsun. Çabuk söyle lan, silahlar nerede?
(Kadın, eşini savunmak için araya girer ama o da tokatlanır ve hakarete uğrar.)
1 Polis: Çekil lan kenara sürtük!
Adam: Haddini aşma polis efendi. Burada ne arayacaksanız arayın, sonra da çıkın gidin!
(2 ve 3 Polisler adamı dövmeye başlar. Yere yıkarlar ve tekmelerler. Her ikisi de küfür etmektedir. 1 Polis de kadını saçından tutarak evin içinde “Silahlar nerede?” diye dolaştırmaya başlar. Evi darmadağın ederler ve tehdit ederek çıkıp giderler.
Adam kanepeye otururken, eşi de yanına oturur. Bir süre yüzüne bakar.)
Kadın: Boş ver kurban olduğum; geldiler, havladılar ve gittiler.
Adam: Şimdilik evet... Ya yarın, ya sonraki gün? Peki, tamam... Sence niye böyle yaptılar?
Kadın: Düşünceme göre bize gelen yoldaşlarımız takip altında. Biz onların kitle ilişkisiyiz. Bize gözdağı vererek ilişkimizi kesmek istediler. Tehdit ve şiddet bu yüzden oldu.
Adam: Ne yapalım kınalım; bu tehdide boyun eğip yoldaşlarımızla ilişkimizi mi keselim yoksa daha sıkı mı kenetlenelim?
Kadın: Bence uzun süreli düşünmeliyiz. İlişkimizi kesersek belki biz devletin baskısından yana “rahat nefes” alabiliriz ama bu bize bir şey kazandırmaz. Sen yine saatlerce çalışacaksın, emeğinin karşılığını alamayacaksın ve insanca yaşamdan uzak olacağız. Kurtulmuş olmuyoruz, sadece polis şiddetinden kurtulmuş oluyoruz. Yoldaşlarımızla ilişkimizi güçlendirirsek, devletin manevra alanını da parçalara bölerek küçültmüş oluyoruz ki, bu da bizim güçlenmemiz demektir. Her güçlenişimiz, faşist devletin zayıflaması demektir. Kaldı ki, kurtuluş ya da özgürlük bireysel olunca bir anlam ifade etmez; özgürlük toplumsal olursa o zaman gerçekten özgürlük olur.
Adam (Eşinin alnından öper): Sen tam bir proletersin. Önceden “gınalım”dın; şimdi “gınalı yoldaşımsın”, seninle gurur duydum.
Devrim şart! (Başını elleri arasına alarak düşünmeye başlar. Eşi ona doğru bakar)
Kadın: Kurbanım, sesli düşünürsen daha iyi olur.
Adam (Başını kaldırır): Evet; birlikte düşünelim. (Şakayla geçmişe atıf yapar.)(İkisi de kahkaha atar) Ne demişler? “Bi elin nesi var, çırpıncık ses çıkar!”
Kadın: Deli şey... Aylar önce söylediğim söz nereden aklına geldi? Hadi, söyle, ne düşünüyordun?
(Adam ayağa kalkar ve müzikle birlikte pantomim başlar. 2 dakika sonra sahnenin önüne gelir ve seyircilere yönelik konuşmaya başlar, müzik kesilir.)
Adam: Bunca vahşet, bunca iğrençlik, bunca ahlaksızlık, bunca sömürü yeter artık! Yeter artık çocuklarımızın kurbanlık koyun gibi boğazlanması! Yeter artık çocuklarımızın işkencelerden geçerek adına “hapishane” dedikleri cehennemde yanmaları! Hakkını arayan emekçilerin katledilmesi ve en küçük demokratik taleplerde bile fena halde “emniyet”e alınmaları yeter! Yeter artık, yeter! Yeter din tüccarlarının değişik cemaat isimleri ve tarikatlar kurarak insanların duygularını metaya çevirmeleri! Yeter artık siyaset beylerinin sahtekârlıkları! Yeter! Yeter! Artık bunun durdurulması gerekiyor! (Gömleğinin içine sakladığı ordu bayrağını çıkarır, iki eliyle yukarı kaldırır.) Ben gideceğim yeri artık çok net, çok iyi biliyorum. Gelmek isteyen varsa, gelsin!
(Yine ordu bayrağını havada tutarak sırtını seyircilere döner ve sahneyi terk etmeye başlar. Kadın, eşini izlemektedir. Tam sahneyi terk etmek üzereyken seslenir)
Kadın: Yoldaş, bir dakika!
Adam (Geriye döner): Ben gidiyorum yoldaşım!
Kadın: Unuttuğun bir şey yok mu? Her şeyin tamam mı ki, gidiyorsun?
Adam: Hayır; unuttuğum hiçbir şey yok, her şeyim tamam ve ben gidiyorum.
Kadın: Var, var. Unuttuğun çok önemli bir şey var.
Adam (Şaşkındır): Ne unutmuş olabilirim ki?
Kadın (Çok sevecen bir tavır ile konuşur) Unuttun yoldaşım, hem de iki önemli şeyi unuttun. Eğer onlar olmazsa, nereye gidersen git, başarısız olursun.
Adam (Meraklıdır): Unuttuğum “iki önemli şey” ne olabilir ki?
Kadın (Gider, Parti Bayrağı’nı alır, iki eliyle havada tutarak eşine doğru yürür ve konuşmaya başlar): Yoldaş sen şu anda feodal / hümaniter bir kin ile hareket etmektesin. Bu bireyselliğe denk düşer. Bizim yapmamız gereken sınıf bilinciyle hareket etmemizdir. (Bayrağı işaret eder) Bilincimiz yoksa, sınıf teorisini ve pratiğini özümsememişsek, ağzımızla kuş da tutsak bir şey yapamayız. Unuttuğun ilk şey bu.
Adam (Eleştiriden memnundur. Gülümser): Çok haklısın... Hem de çok. Peki ikincisi ne?
Kadın: Beni unuttun. Başkan Mao’nun deyimiyle “Gök kubbenin yarısı” olan kadını unuttun. Sen yeryüzünde kadın olmadan başarıya ulaşmış bir tek devrim gösterebilir misin? Kadın olmadan nasıl ki yaşam olmazsa, kadın olmadan devrim de olmaz!
Adam gülümseyerek eşine / yoldaşına yaklaşır, sarılır ve tekrar seyircilere dönerek birlikte selamlar. Bayrakları havaya kaldırır ve aynı yönde dönerek sahneyi terk ederler.
Oyun biter, perde kapanır.






0 Yorumlar:
Yorum Gönder