Okunan her kitap, aklın ve gözlerin rengini değiştirir. Linki verilen "Gökyüzü Kitapevi" sizler için hazırlanmıştır.
Şu an üç farklı seri yazım devam etmektedir. Okumanızı öneririm.
Bilim ve Teknoloji alanındaki gelişmelerden haberler... İşinize yarar :)
İslam'ı bilmeden savunmayın. Okuyun, anlayın benimseyin ve sonra savunun.
"Onur" ile "Çağlar" arasında geçen edebi sohbetleri içermektedir.
Belli alanlarda isim yapmış insanlarla mini "polemik" yapmaktayım. Paylaşımlarınızı ve katkılarınızı bekliyorum.
Değişik konularda mizah içerikli paylaşımlar yapmaktayım. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın :)
Home »
Makale-2006
» Hayır Kral Çıplak Değil
Hayır Kral Çıplak Değil
Gönderen : Onur Çağlar Tarih : 20 Ağustos 2017 Pazar Saat : Ağustos 20, 2017
Öyküyü bilmeyenler için (benim bildiğim kadarıyla) bir anımsatma yapayım:
Giysilere düşkün kralın teki (diğer krallar gibi ve “haklı” olarak halkı öküz olarak gördüğü için) bir deneme yapmak istemiş. Öyle bir giysi giymeliymiş ki, sadece akıllılar ve işini yapanlar görebilmeliymiş! Terzi aramaya başlamış, duyurular falan yaptırmış. Derken iki kafadar kendilerinin bu konuda uzman olduklarını, görünmez bir kumaşa sahip olduklarını ve bu kumaşın da sadece “akıllılarca” görüldüğünü iddia etmişler.
Kral, kendisine sadece akıllıların görebileceği elbise dikecek olan bu iki terzinin bir dediğinin iki olmaması gerektiği emrini vermiş. Kafadarlar çekilmişler sarayın bir köşesine, aylarca keyif çatmışlar bir elleri yağda, diğeri balda... Kral elbiseyi sorduğu zaman da her defasında, “Şuraya başladık, burayı dikiyoruz, bu iş çok yavaş yapılır.” gibi sözlerle oyalıyorlarmış. Görmek istiyor ama diretemiyormuş da göremeyip aptal sanılmaktan korktuğu için...
Kral önce Başbakan'ını göndermeyi düşünmüş. “Akıllı ve yeteneklidir hiç kuşkusuz! ” diye söylenmiş. “Ne olup bittiğini şıp diye anlayıverir. Ne de olsa koskoca Başbakan canım.” diye düşünmüş ve kralının emri üzerine başbakan dokumacıların yanına gitmiş. Dokuma tezgâhının bomboş olduğunu görünce gözlerine inanamamış. Kuşkuyla bir daha bakmış, gene bir şey görememiş.
“Acaba gözlerim bozuldu da ondan mı göremiyorum? ” diye söylenmiş, gözlerini ovuşturmuş ama yok işte, tezgâhta bir şey yok! “Sakın ben aptal olmayayım? ” diye söylenmiş. “Kendimi çok akıllı sanırdım. Oysa yanılmışım. Bunu kimselere belli etmemeliyim, herkesin diline düşerim sonra. Belki Başbakanlıktan bile alınırım. En iyisi kumaşı görüyormuş gibi yapayım.” diye düşünmüş.
Dolandırıcılardan biri:
“Kumaşı beğendiniz mi Sayın Başbakanım? ” diye sormuş.
Başbakan tezgaha biraz daha sokulmuş, gözlüğünü düzeltmiş. İnceliyormuş gibi yaparak, “Beğendim tabii” demiş.” Bu ne desen, bu ne canlı renkler böyle! İnsan bakmaya doyamıyor doğrusu. Elinize sağlık. Ne kadar usta bir dokumacı olduğunuzu hemen imparator hazretlerine bildireceğim! ”
Dolandırıcılar:
“Sağ olun Sayın Başbakanım.” demişler.
Başbakan söylenilenleri krala anlatmak için bunları dikkatle dinlemiş. Kralın huzuruna çıkınca da görüp duyduklarını abartarak anlatmış, bire bin katmış, göklere çıkarmış.
Bir zaman sonra Bakan’ını göndermiş kral. O da aynı Başbakan’ın geçtiği aşamalardan geçmiş.
“Bu yaşıma kadar böyle güzel bir kumaş görmedim.”demiş. “Eşi, benzeri yok. Desenler çok canlı renkler çok uyumlu. Bu güzelliği nasıl meydana getirdiniz? ! Aşk olsun doğrusu, bakmaya doyamadım vallahi!”
Kral, daha fazla dayanamamış ve kendi gözleriyle görmek istemiş. Yanına önceden gönderdiği Başbakan’ı ve Bakan’ları da almış.
Dolandırıcılar gelenleri görünce çalışıyormuş gibi yapmaya başlamışlar.
Başbakanla diğer Bakanlar koro halinde:
“Ne güzel kumaş değil mi ekselansları majesteleri? ” diye öne atılmışlar. Şu renklere, desenlere bakın bir kere. Dünyada eşi, benzeri yok doğrusu.”
Böyle derken bir yandan da görünmeyen kumaşın orasını burasını gösteriyorlarmış. Kral ne diyeceğini, ne yapacağını bilememiş. İçinden: “hiçbir şey göremiyorum. Hayret! Yoksa aptal mıyım ben? Kral olmaya layık değil miyim acaba? ” diye geçirmiş.
İşin içinden çıkamayınca:
“Doğrusu çok güzel! ” demiş. “Güzelliğinden gözlerim kamaştı. Bundan iyisi olamazdı, aferin!”
Bir süre sonra krala giysinin tamam olduğu bildirilmiş. Kral soylularla birlikte dokumacıların yanına gelmiş. Dolandırıcılar sanki ellerinde bir şey tutuyormuş gibi:
“İşte yüce kralımızın pelerini, pantolonu ve yeleği! ” diye bağırarak ellerini yukarı kaldırmışlar, boşluğu işaret etmişler. “Örümcek ağı gibi hafiftir.” diye eklemişler.
Sarayın ileri gelenleri hiçbir şey görmedikleri halde aptal ilan edileceklerinden korktuğu için “Aman bu ne ustalık böyle! ” diye şaşkınlık bağırmışlar.
Dolandırıcılar krala:
“Bu giysiyi size giydirebilmemiz için üstünüzdekileri çıkarmalısınız.” demişler.
Kral üstündeki giysileri çıkarıp boy aynasının karşısına geçmiş ve dolandırıcılar da krala yeni giysisini giydiriyor gibi yapmışlar.
Soylular hemen dalkavukluğa başlamışlar:
“Giysiniz ne kadar da yakıştı.”
“Çok yakışıklı oldunuz.”
Töreni yönetecek olan görevli gelmiş ve “Yüce kralım, halk dışarıda sabırsızlıkla sizi bekliyor, yeni giysinizi görmek istiyor.” demiş.
Kral:
“Hemen geliyorum” cevabını vermiş.
Kendini aynada yine kontrol etmiş, kendini çok beğenmiş kral... Tören başlayınca iki dalkavuk hemen atılmış ve yerlere sürünüp kirlenmesin diye olmayan pelerinin eteklerinden tutmuş. Ardında dalkavuklarıyla birlikte sokağa çıkmış.
Hiç kimse bir şey göremediği halde hem kralın gazabından hem de aptal ilan edilmekten korktuğu için “Aman ne güzel! ” diye hayranlık dolu bağrışmalar havada uçuşmuş.
Kalabalığın içinde olan ama kalabalıkla hiç bir ortak kaygısı olmayan bir çocuk şaşkınlık içinde:
“Aaa! Kral çırıl çıplaak! ” diye bağırıvermiş.
Çocuğun babası oğlunu yalnız bırakmama adına da olsa gerçeği “görmüş”:
“Evet, kralımız hiçbir şey giymemiş” diye söylenmiş.
Bu söz kulaktan kulağa önce mırıldanmalar halinde sonra yüksek sesler halinde iyice yükselmiş, bağırış halini almış. Her tarafı bir “Kral çırılçıplak! Kral çıplak dolaşıyor, çıplak...” sesi kaplamış.
Öykümüz bu! Öykümüz bu olmasına bu ama peki gerçeklik bu mu?
Bence değil, çünkü kral gerçekten giyiniktir ve bu giysiyi aptallarla sorumsuzlar göremezler.
Gelelim ispatına:
-Tepemizde “Demokles’in Kılıcı” olarak sallanıp duran krallar ve kralcıklar bizleri sömürüyorlar mı?
-Evet.
-Cinsiyet, dil, din, ırk, coğrafya gibi insana uygun olmayan bölücülükleri yapıyorlar mı?
-Evet.
“Eşitlik” adı altında her tür eşitsizliği yapıyorlar mı?
-Evet.
-Yaşama ilişkin daha ekleyebileceğimiz yüzlerce benzeri maddeler ayıp ve suç değil mi?
-Evet.
-Karşı çıkmamak en iyimser bir hal ile aptallık ve sorumsuzluk değil midir?
-Evet
-Kral, bizim bu ayıp ve sorumsuzluklarımızı giyinip kuşanarak aramızda dolaşıyor, tepemizde pinekliyor. Sizler ise hala kralın çıplaklığından söz edip duruyorsunuz.
Hayır, kral çıplak değil!
14 Ağustos 2006







0 Yorumlar:
Yorum Gönder