Paylaşımlarımla zenginleşin, paylaşımlarınızla zenginleştirin! "Sevdiğimi Haykırsam Anadolu'ma" isimli şiir kitabım "Artshop Yayınları" tarafından çıkarılmıştır. Kitapevlerinden arayabilirsiniz.
Okunan her kitap, aklın ve gözlerin rengini değiştirir. Linki verilen "Gökyüzü Kitapevi" sizler için hazırlanmıştır.
Şu an üç farklı seri yazım devam etmektedir. Okumanızı öneririm.
Bilim ve Teknoloji alanındaki gelişmelerden haberler... İşinize yarar :)
İslam'ı bilmeden savunmayın. Okuyun, anlayın benimseyin ve sonra savunun.
"Onur" ile "Çağlar" arasında geçen edebi sohbetleri içermektedir.
Belli alanlarda isim yapmış insanlarla mini "polemik" yapmaktayım. Paylaşımlarınızı ve katkılarınızı bekliyorum.
Değişik konularda mizah içerikli paylaşımlar yapmaktayım. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın :)
Home » » Düşünceye Yasak Koymak(!)

Düşünceye Yasak Koymak(!)

Gönderen : Onur Çağlar Tarih : 20 Ağustos 2017 Pazar Saat : Ağustos 20, 2017


Düşünceye yasak koymak mümkün değil, ama tarihte milyonlarca örneği görüldüğü üzere düşüncenin sahibine, düşünen insana düşüncesinden dolayı değişik biçimlerde engel koymak mümkün. Bu yasak, çeşitli şekillerde konuşmasını (yazmasını vb) engellemekten tutun da, yaşam hakkını elinden almaya kadar uzanan geniş bir yelpaze oluşturur.

Bireysel ilişkilerde yasak bireyseldir, toplumsal ilişkilerde yasak toplumsal düzeydedir. Bireysel durumda yasağı birey uygularken, toplumsal düzeyde yasağı uygulayan [töreler, gelenekler falan bir tarafa] devlettir.

Neden düşünceye yasak koyulur?
Cevabı son derece basittir: Ya bireysel ya da sınıfsal çıkarlara ters düşüldüğü için yasak koyulur!

Kimler bu yasağı koyar?
En başta sömürü ve zulüm sistemini yönlendiren ve devlet denen baskı mekanizmasını ellerinde bulunduran ve benim de “Vahşet Üçgeni” olarak adlandırdığım Siyaset Beyleri, Din Baronları ve Savaş Ağaları olmak üzere, düşüncesinin doğruluğuna güvenmeyen, yeterli bilgi donanımına sahip olamayan korkak, aciz insanlar koyarlar.

Asıl niteliğini Köleci Toplum’a geçiş ile eş-zamanlı almaya başlayan, ortaçağ döneminde Engizisyon ve Şeriat hukuk ve siyasetleriyle ile ayyuka çıkan ama günümüzde de dünyanın her tarafında olanca yoğunluğuyla uygulanan çağdışı, ilkel, vahşi bir uygulamadır düşünceye yasak koymak.

Niteliğini egemen olan toplumsal sistemden alan bu anlayışın düşünceye yasak koymasının[! ] ardında yatan gerçek, kendine ilişkin değişik renk ve boyuttaki olumsuz gerçekliğini toplumdan elverdiğince saklamak ve sömürü ve vahşet düzenlerini sürdürmektir.

“Düşünen makineler”i gördüğümüz zaman şapkalarımızı havaya atarak ve havalara zıplayarak alkışlarken, düşünen veya düşünmeye çalışan insanlara rastladığımız zaman hezeyanlar içinde yasak koymamız, gerekirse tutsak etmemiz, o da yeterli olmazsa çeşitli “hayat kurtarma operasyonları” ile susturmamız asırlardır süregelmektedir.

Uzak, Orta Ve Yakın Tarihten Üç Örnek

Öğrencileri arasında Aristippos, Megara’lı Eukleides, Platon ve Antisthenes gibi yetkin filozoflar bulunan Yunanlı ünlü “Bilinemezci” filozof Sokrates, [Lütfen sözlerime dikkat ediniz] tanrılara inanmayı reddettiği için değil, Atina tanrılarına inanmayı reddettiği için baldıran otuyla zehirlenerek öldürülmüştür. Atina yönetimini elinde tutan köle sahipleri Sokrates gibi yetkin bir filozofu öldürürken Olympos’taki tanrılarını kurtarma[! ! ] gösterişi altında aslında kendi sistemlerini kurtarmaya çalışmışlardır, kendi düşüncelerini kurtarmaya çalışmışlardır. Aksi taktirde Olympos Dağı’nda ikamet eden[! ] Atina tanrılarının hala ikamet etmesi gerekirdi.

İtalyanların ünlü filozofu Tommaso Campenella, “Güneş Devleti” isimli eserinde “Ben doğacak sabahların çan sesiyim!” diyerek Aristoteles'e karşı çıkıp Demokritos'un bilimsel düşüncelerini savunmaya başlamasına ek olarak İtalya’nın da İspanya’nın hükümranlığından çıkması için gerçek deyimle bağımsızlık savaşı, şimdilerin “moda' deyimiyle “terör” başlatınca kendini Engizisyon yargıçlarının önünde buldu!

”Ustanın [yani Aristoteles'in] eserlerinde geçmeyen bir bilgiyi nasıl bilebilirsin? Senin içinde şeytan mı var?” diyen engizisyonun vahşi yargıçlarının suratına Campenella'nın yanıtı bir tokat gibi patlamıştır: “Bildiklerimi öğrenmem için sizin içtiğiniz şarapların on katı kandil yağı harcadım!” diye karşılık veren ve ağır işkencelerle geçen bu yiğit biliminsanı ve halk kahramanı hapislik sonucu yine işkencelerle vahşice katledilmiştir.

Gelinen aşamada eğer Campenella’yı boğazlayanlar “haklıysa” neden İtalya hala İspanya’nın sömürgesi durumunda değil? Oysa devam etmesi gerekirdi...

Türkiye’de ise düşünce suçundan dolayı hapse atılanlar hapishanelerde yer bırakmadılar. Bereket devlet duyarlı da, yeni hapishaneler inşa ediyor!

Başkan Mao’nun “Yüz çiçek açsın, yüz düşünce akımı birbiriyle yarışsın! ” sözünü fena halde benimseyenlerdenim. Bizler düşünceleri dinleye dinleye, öğrene öğrene, ikna ede ede gelişir ve birbirimizi sarabiliriz.

Burada hiç bir PKK’lı özerk de olsa, federatif de olsa bir Kürdistan kuramaz, hiç bir “barışı” gerçekleştiremez. Sonuç olarak burası bir sitedir.

Burada benim gibi hiç bir sosyalist devrimci, ağzıyla kuş da tutsa sosyalist devrimi gerçekleştiremez. Sonuç olarak burası bir sitedir.

Burada ne bir ülkücü Turan dünyasını oluşturabilir, ne de bir şeriatçı şeriat hükümlerini uygulayabilir. Sonuç olarak burası bir sitedir.

Herkes benim gibi sosyalist devrimci olmak zorunda değildir, herkes ülkücü olmak zorunda değildir, herkes PKK’lı olmak zorunda değildir, herkes şeriatçı olmak zorunda değildir, herkes Atatürkçü olmak zorunda değildir, herkes Müslüman olmak zorunda değildir.

Faşist, komünist, ırkçı, hain, dinsiz ve benzeri kavramlar din ve siyaset bilimde kullanılan kavramlardır. Ben bunları kullanırım, bunları bana karşı da kullansınlar. Bunlar birer tespittir de aynı zamanda, ama küfür olmasın isterim. Küfüre hiç gerek yoktur. Küfür veya başka bir hakaret biçimini kullanma hakkını kendinde gören birinin, kendisine de küfür edildiği zaman sesini çıkarmaması gerekir.

Ve küfür başka şeylerin yanı sıra, tahrik unsurudur. Hakaret etmemek için olanca gücümüzü kullanmalıyız.

Kısaca herkes “benden” olmak zorunda değildir!
Ben de karşımdakinden olmak zorunda değilim! Eğer biz, bizim dışımızdakine yer vermeyeceksek; konuşacak, ikna edecek zamanımız yoksa, dahası, karşımızdaki düşünceye sabrımız yoksa o zaman sitenin veya forumların girişine “Şu şu şu düşünce sahipleri giremezler! ” diye bir tabela koymak gerekiyor ki, o zaman sadece “bizden olanlar” gelsinler...

02 Eylül 2006

0 Yorumlar:

Yorum Gönder