Okunan her kitap, aklın ve gözlerin rengini değiştirir. Linki verilen "Gökyüzü Kitapevi" sizler için hazırlanmıştır.
Şu an üç farklı seri yazım devam etmektedir. Okumanızı öneririm.
Bilim ve Teknoloji alanındaki gelişmelerden haberler... İşinize yarar :)
İslam'ı bilmeden savunmayın. Okuyun, anlayın benimseyin ve sonra savunun.
"Onur" ile "Çağlar" arasında geçen edebi sohbetleri içermektedir.
Belli alanlarda isim yapmış insanlarla mini "polemik" yapmaktayım. Paylaşımlarınızı ve katkılarınızı bekliyorum.
Değişik konularda mizah içerikli paylaşımlar yapmaktayım. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın :)
Home »
Makale-2016
» Oysa Gökyüzü Kime Yetmez ki
Oysa Gökyüzü Kime Yetmez ki
Gönderen : Onur Çağlar Tarih : 24 Eylül 2017 Pazar Saat : Eylül 24, 2017
Adam eline dört kazık aldı, araziye gitti, kazıkları çaktı ve çevresindekilere,
-Burası bana aittir, benimdir, kimse buraya girmeyecek!" dedi.
"Benim" dediği arazinin üstünde bir mağara, birkaç ağaç vardı ve zaten bunlardan her yerde vardı. "Benim" demek de ne oluyordu ki?! Çevresindekiler buna bir anlam veremedikleri için adama şaşkın şaşkın bakarak uzaklaştılar.
Sonra "Benim"ler çoğalmaya başladı, derken "Benim" diyenler, diğer "Benim" diyenlere saldırdı, öldürdü ve gasp ettiği yerleri ve hayvanları "kendi" arazisine ve hayvanlarına ekledi. Yerlerini gasp ettiği kişilerden öldürmediklerini de köle olarak kullanmaya başladı.
Bu köle sahipleri o ana dek süregelen çok tanrılı inançları da artık şekillendirmeye başlayarak yönetimlerini ve sömürülerini güçlendiriyorlardı. Bunun için var olduğunu söyledikleri ve inandıkları tanrı ve tanrıçalara ek olarak kendilerini de tanrı, tanrıça, yarı tanrı, yarı tanrıça, tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak da ilan etmeye başladılar. Bir süre sonraysa tanrıların ölümsüzlüğü ile kendi ölümlülüklerinin çok da mantıklı olmadığını keşfederek tanrıyı gökyüzüne göndererek günümüzdeki "modern" dinleri icat ettiler.
Doğrusu dinler işlerine çok iyi yarıyordu. İnsanları gruplara ayırıyor, birbirine düşman ediyor, kendileri gibi inanmayanları öldürüyorlar ve böylece muazzam bir vurgun elde ediyorlardı.
Tabi bu arada önce tribünal "devletler" oluşturuldu; sınırlar koyuldu, sınır ihlali aynı önceki gibiydi: Gücü yeten yetene! Site devletlerin güçlenmesi ulus devletlerin kuruluşuna gebeydi. Dediler ki:
-Burası Mısır, burası Mezopotamya, burası Yunan, burası Lidya, …
Devletler / ülkeler sınırlarla bölünürken tek tek insan ve insan toplulukları da değişik isimler altında parçalanıyordu: Lidyalı, Sümerli, Yunan, … Ama yetmemişti:
-Sen Yahudisin, sen Hıristiyansın sen Müslümansın, dediler, birbirlerine düşürdüler ama bu da yetmemişti…
Örneğin Yahudileri "Sen İshakiyyesin", "Sen Yudganiyyesin", "Sen Karaimsin" diye farklılaştırırken, Hıristiyanları, Ortodoks, Protestan, Katolik gibi farklılıklara bölerken Müslümanları da "Sen Alevisin, Sen Şiisin, Sen Malikisin, Sen Sünnisin, Sen Selefisin" gibi sayısı belli olmayan gruplara ayırarak her birini bir diğerine karşı "ötekileştiriyor" ama bununla da yetinmiyorlardı:
-Sen sarısın, sen beyazsın, sen siyahsın gibi bir de renklerine ayırıyorlar, ve milyarlarca insanı manipüle ederek toplamını kendilerinin de bilmediği servetler elde ediyorlardı.
Hala da akıl almaz servetleri elde etmeye devam edenler azınlık…
Oysa gökyüzü kime yetmez ki!
10 Mart 2016







0 Yorumlar:
Yorum Gönder