Yeryüzünde iki ana düşünce sistemi vardır: İlki, insanlığın “bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamasını savunurken, ikincisi akla hayale gelmedik çarpıtmalarla, yalanlarla ve baskılarla yaşamasını(!) savunmaktadır. Birinci düşünceye sahip insanların yaptıkları da ortadadır, ikincilerin de...
Dinin ne olduğunu buraya aktarmak yerine, ilgili linki (“Din Nedir?” isimli makalem) koyarak geçiyor, Sayın Topaloğlu’nun kaleme aldığı ve TC Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da onayıyla devletin "resmi düşüncesi" haline gelmiş olan "Ateizm Eleştirisi"ne yöneliyorum.
Düşüncelerin açılımı ya da karşıt düşünce ile yapılan polemiklerin yükselecekleri en basit hal, "tez + karşı tez = sentez" üçlemesi üstünde yapılmasıdır, daha doğrusu yapılmak zorunda olmasıdır. "Ben söyledim, oldu!" türü bir yaklaşımın sağlıklı olamayacağı ortadayken, bir de bunun üzerine karşı tarafça söylenilmemiş, yazılıp-çizilmemiş şeyleri de sanki söylemiş gibi yansıtmak, sadece polemiğin veya sohbetin değil, ama aynı zamanda insan olmanın da sınırlarını parçalar.
"Ekler" bölümünde az önce linkini sunduğum "Din Nedir?" isimli makaleme yaptığım alıntıyı bir kez daha alıntılamak zorunda kaldığım için özür dilerim. Hatırlatmakta yarar olduğunu düşündüğüm için aktarıyorum:
"Burjuvazi, sadece ilahiyatçıları kullanmaz; her bir bilim alanında çalışanları da kendisine bağımlı kılar ve bunlardan kimilerini dönem dönem ileri sürerek dinlerin bilimsel olduğunu, bilimlerin dini desteklediği dolayısıyla bilim ve dinin çelişkili olmadıkları(!) propagandasını yaptırırlar ve kitleleri maniple ederler. Böylece din adamına (ve dinlere) inandırmaya devam ettirdikleri gibi, doğrudan uşak konumundaki insanlıktan yoksun “biliminsanları”na da inandırırlar. Bunların yanlış olduğunu, yalan söylediklerini yüreklice belirten biliminsanları ise, eğer çok şansları varsa üniversitelerden kovulurlar, yeterince şansları yoksa "susturulmanın" değişik biçimlerine uğrarlar ve (doğal olarak) basın bundan tek söz etmez. Çünkü o da devletin önemli sahtekârlık kurumlarındandır. Yaklaşık 150 sene kadar önce bu durumu oldukça berrak saptayan Marx ve Engels’in, "Burjuvazi, onca zamandır onurlu sayılan ve önünde saygıyla eğilinen her mesleği çevreleyen haleyi söküp atmıştır. Hekimi de, avukatı da, rahibi de, ozanı da, bilim adamını da kendi ücretli emekçisi yapıp çıkmıştır." sözlerini sanırım kimse yadırgayamaz. Bu konuda hem geçmişten ve hem de içinde bulunduğumuz şu andan binlerce örnek verilebilir. En basit biyolojik olgulardı bile "Allah’ın hikmeti işte!"ye bağlayan biyologlardan, Muhammed’in "mucizesi"(!) olan ayın ikiye bölünmesi uydurmasını (Bkz: Kamer Suresi, Ayet 1-2) "Yüce Rabbim sınırsız bir güce sahip, görün!" diyen fizikçilere; "Mahremdir!" diyerek kadınları (veya erkekleri) kontrol etmeyen ve onları olası bir ölüme bırakan doktorlardan "okunmuş" su ve muska satan eczacılara kadar her şey var..."
Sayın Topaloğlu yukarıdaki sınırlar içine alınarak yetiştirildiği içindir ki, okuduğunuz yerleri "devlet adına" kaleme almış ve bu yönüyle de "Ateizm Eleştirisi"ni devlet yapmış olduğu için çok önemlidir. Birkaç cümle ile geçiştirilecek bir yapısı bulunmadığından karanlıklarla ve kölelikle örgülenmiş bu "eleştiri"nin mümkün olduğu kadar deşifre edilmesi şarttır.
Ateistler ortaya tutarlı fikirler koyup insanları ikna etmeye çalışmak yerine, genelde tepkisel davranmış ve sadece karşı tarafın iddialarını eleştirme yoluna gitmişlerdir. Özellikle yüzyılımızda bu tepkiler pratikte yıkıcı tavra dönüşmüş ve hiçbir kural tanımamıştır. Eleştirilerin çoğunda da karşıdan istenen ölçütler alabildiğince ihlâl edilmiş, akıl dışı ve ön yargılı tavırlar sergilenmiştir.
|
Henüz "Önsöz"deyken bu tür yöntemlere başvuran "Dr" Aydın Topaloğlu'nun, bundan sonraki bölümlerde nelere ve hangi anlayışla başvurduğunu gördüğünüz zaman, öyle sanıyorum ki birçoğunuz benim gibi "Pes be Dr., Vallahi pes!" diyeceksiniz. Comte, Freud, Feuerbach, Marx ve diğer önemli kişilere atfen söylediği şeyler ise, müzelerde "korunma altına alınarak" sergilenmesi gereken çarpıtma ve cahillik örnekleridir ancak cahillik yazım kuralları, noktalama işaretleri ve gramerde de kendini göstermesine karşın bunları düzeltme yoluna gitmedim.
Önerim, saçınızı yolmak yerine ensenizi okşamanızdır.
Saygı ve sevgilerle…
Onur Çağlar







0 Yorumlar:
Yorum Gönder